ahşap oyuncak-mağaza

Tahta oyuncak, akıl oyunları, tahta kitler, yapı tuğlaları, müzik çanları için... www.ahsapoyuncak.web.tr

21 Aralık 2013 Cumartesi

Z kuşağı, Gel Oyna ve Mom Z

Geçen hafta Çarşamba günü Mom-Z düzenlendi. Ben birkaç kişiye “mom-Z” den bahsedince, “ o nedir” diye sonranlar oldu tabii. Mom yani  anne, “z” ise “z” kuşağı çocukları,  zamane çocukları da desek olabilir, ben de – açıkçası biraz olumsuz önyargı – ile bu etkinliğe gitmeyi aklıma koymuştum. Mom-Z  yeni kuşak annelerini etkilemek için stratejilerin anlatılacağı bir etkinlik zannetmiştim. Oysa durum farklı idi, kötü hava şartlarından dolayı, sunumun başına yetişemedim, oysa  etkinliğin organizatörlerinden sevgili arkadaşım Erdem Özel’in açılış konuşmasını dinlemek isterdim.
Benim kendi adıma etkilendiğim, Türkiye için umutlandığım birçok konuşma da gerçekleşti.  İlki  Temel Aksu’nun moderatörlüğündeki paneldi. Ben üstü örtülü bir şekilde, dolaylı yoldan pazarlarlama teknikleri ve reklamlarla anneler nasıl etkileniyor anlatılacak diye düşünmüştüm, içimden “ne kadar da fesatım” diye düşünmedim değil, çünkü ben  ve Gel Oyna reklam gibi ambalaj yerine, içeriği önemsiyorduk.   Mom Z de ön yargılarıma rağmen  ortaya çıkan, benim e birçok görüşümle örtüşüyordu.
Gel Oyna olarak bugüne kadar hiçbir reklam vermemiştim. Fuarlara da çok düşük fiyatlar ödeyerek katılmıştım, sadece fotokopi birkaç broşürle,  benimki reklama karşı olduğumdan değil, nedense ertelediğim kurumsallaşma idi, ben Gel Oyna yı ve onun projesi T-istasyonunu  (proje lafını sevmiyorum) o kadar iyi  tanıyordum ki, diğerlerinin de tanıdığını farz ediyordum, tanındığımı zannediyordum,  tabelamız uzun süre olmadı, torbamız  halen  yok, bez torba, kağıt torba derken ertelendi durdu.
Panelde reklamların esasında “bölen , hatta rahatsız eden” olduğu, istemeden karşınıza tekrar tekrar çıkmasından  dolayı, oysa content yani içeriğin önemli olduğu, samimi olmak gerektiği, ve monolog yerine diyaloğun önemini, yani interaktifliğin olmasını,  birbirini rakip değil, tamamlayıcı olarak da görmeyi bilmeyi, farklı kuruluşların birlikte-  kooperatif çalışmasının  gereğini  vurgularken, storytelling, yani kendi yakınınızın, çocuğunuzun veya kendinizin  yaşadığı bir öykü (yaşanmışlık) ile konuyu aktarmanın önemine dikkat çekildi. Gel Oyna, içeriği, samimiyeti, birebir diyaloğu ve  hele love story, historysi  ile birçok öykü barındırıyordu içinde.
Etkinlikte Phillips Avent in anne okulunun, Vestel’in aileyi biraraya getiren yeni mutfağının tanıtımı, Serdar Kuzuoğlu’nun Z-babası olarak esprili bir dilde eski ve yeni aileyi anlatması,- hepsi hoştu, ama beni en çok sevindiren Büyükçekmece Belediye Başkanının bir çocuk köyü kurulacağının, önümüzdeki hafta içinde açılışının gerçekleşeceğinin haberiydi.

Etkinlikte birkaç gün önce tanışmış olduğum ama hemen beni ve Gel Oyna’yı tanıtmak için harekete geçen blogcu annelerden sevgili Lega bebe Gamze   ve  sevgili Müge Demirözü Öztürk  ile tesadüfen yanyana oturduk, bir de baktım ki ön tarafımda Tomatis metodunu Türkiye’de yaymaya çalışan sevgili İris , arka tarafımda da 10 sene önce tanıştığım, Çek cumhuriyetinden ahşap oyuncak getirmiş olan, birlikte ahşap fuarına katıldığımız  arkadaşım Mehtap var. Biraz sonra çalışma arkadaşım Tülin ve Okiwood’un sevgili Aylin’i geldiler. Yemek molası verdiğimizde ise Doğal anneyimden  sevgili Başak Yaykın  Pirtini vardı, facebookdaki doğal anneyim grubuna uzun zamandır üyeydim, ama kurucusunun benim yaklaşık 9-10 yıl önce tanışmış   , epeyce sohbetimizin olduğu Başak olduğunu ancak Kitap Okuyan Çocukların Özgürlük parkındaki kitap okuyan anne Başak’ı yakından görünce farkına vardım, vardık. Özgürlük parkında başlayan doğal sohbetler devam etti Başak’la öğle arası  ve daha sonra Mom-Z de.
Hava  şartlarından dolayı ziyaretci sayısı oldukça azdı mom-z de, üç salon yerine tek bir salonda yapıldı etkinlik, ama herşey çok güzel organize edilmişti., Özlem Gürses’in moderatörlüğünde “yeni dijital kadın” sohbetleri vardı.  Özlem Gürses’i  6 yıl kadar önce Şişli ekolojik pazarda tanımıştım. Kucağında sevgili Ziya ve Serap’ın oğulları Deniz benimle de canlı röportaj yapmıştı. O zaman bana “oyuncakçı abla” deyince, ben de anneanne olacak yaştayım demiştim, geriye bakınca gülüyorum dediğime, konu ekoloji,oyuncak,ben ne diyorum, heyecandan herhalde.
Daha sonra 1-19 mayıs 2008 arası Buğday  ekolojik Pazar olarak Meydan AVM nin açık bölümündeydik. Çevre dostu, çok güzel bir AVM idi Meydan, bol yeşil alanının ve meydanın olduğu, o zamanlar çok boştu, birkaç ay önce açılmıştı, biz pazarcılar saat hemen hemen hergünöğleden  sonra 1-2 saat topaç yarıştırırdık., Osmaniye’den taze taze gelen topaçlarım , işte o zaman o dönemin Habertürk’ünde çalışan Özlem Gürses üç saat canlı program yaptı pazardan, ve final topaç çevirme ile bitecekti, yarışmaya katılacaklar hazırlandı, topaçları çevirdiler, hergün topaç çevirme rekoru kıranlar kameralar karşısında topaçları döndüremediler. Tek dönebilen  bizim beyblade tarzındaki o dönem Meydan AVM de yönetimde bulunan sevgili   Gamze Aydost’un annesinin döndürdüğü topaç oldu. O gün de diğer günler gibi  keyifli bir gündü, Özlem Gürses ile oyun, alternatif eğitim üzerine sohbetler ettik, içinde bulunduğum, kurucusu olduğum derneği de tanıtan “zil ve teneffüs” dergisini vermiştim kendisine.
Mom Z de Özlem Gürses le tekrar rastlaştığımızda kendimi tanıttım, o da beni tanıdı, “ne yapıyorsun”deyince, o zaman Meydan’da kaldım dedim, ama şimdi AVM den çekildim, Bostancı’dayım dedim. “bir de Başka Bir Okul Mümkün ile bağlantılıydın değil mi” dedi, açıklaması zordu Alternatif Eğitim Derneği ile Başka bir Okul Mümkün mümkünün bazı alanda benzer ama tamamen  ayrı dernekler olduğunu kısa bir sürede anlatmak, daha sonra haberleşiriz dedik..
Bana Mom_Z nin düşündürdüklerine gelince....Eskiyi düşündürdü, geriye götürdü beni Mom-Z, eskiyi özletti, ilk tahta oyucaklarımızı, Mehtap’la, Şeref Şimşek ile  kartonları ters çevirerek stand haline getirdiğimiz ahşap fuarında ücretsiz ve  kocaman bir  yer verilmesini, Meydan’daki ilk çalışmalarımızın yol arkadaşım  Kemal Uslu’ya verdiği heyecanı, onun 3 ay sonra ölümüyle benim heyecanımın da sönmesini, “ondan sonra” deyip devam edişimizi,  Alternatif Eğitim Derneğinin kurumsal olarak tanınması için çaba sarf eden sevgili arkadaşım rahmetli  Dr. Bülent Akdağ’ı, onun ölümünden sonra derneği tekrar ayağa kaldırmanın daha güç hale geldiğini, gerek derneğin gerekse Gel Oyna’nın içeriğinin çok güçlü olduğunu ama tanıtımını pek yapamamış olmamızı, yine birçok defa televizyona, dergi ve gazeteye çıkmama rağmen bir bloğum, kapsamlı bir web sitem, taşınan reklam torbam olmadığından dolayı tanınmadığımı, tanınmadığımızı   fark ettim.
Mom-Z de bir mutlu son da vardı sonunda,  Masallarda olduğu gibi. Bu mutlu son hep devam ediyordu, çeşitli köylerde.. Çocuklarla ilgili en iyi  sosyal sorumluluk  projesi seçilmişti ve Gülben Ergen projeyi anlatıyordu,   Çocuklara okul öncesi – özellikle ihtiyacı olan uzak köylerde anaokuları açılmaya devam ediliyordu Gülben Ergen’in öncülüğünü yaptığı “çocuklar gülsün diye” ile.
 Mom-Z  sonuçta, taaa en uzaklardaki hatırlatıyordu, mekansal ve zamansal olarak...

Z- zamanın  çocuklarının durumlarını tesbit etmek doğru, annelerin buna göre hareket etmek durumunda olduğu da, ama eskinin daha güzel olduğunu da düşündürmüyor değil,  biz yaştakiklerin kendi annelerinden gördüklerini  anımsıyoruz, televizyonsuz, bilgisayarsız dönemdeki sıcak iletişimi, mahalledekilerle, apartmandakilerle, ailemizle... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder