T-istasyonu bir farklı öğrenme, etkileşim biçimi. T lerin baş harfi
olduğu bazı aktivitelerden oluşuyor..
T lerle aynı zamanda küçük çocuğun öğrenmesini anlatıyorum. Çocuk yetişkini veya kendinden büyüğü takip ediyor örneğin soma küp oynarken, sonra parçalara dokunuyor (touch), tutuyor, test ediyor, tekrarlıyor, taklit ediyor, kimi zaman tüme tamamlıyor, tatbik ediyor, tekrar tekrar yapıyor.
"T lere takıntılı toyuncakçı teyze" diye adlandırsam da kendimi, "T lere takıntılısın" dendiğinde de alınıyor, kendimi ifade etmeye çalışıyor, ama oyunun içine girmeyince de anlatamıyorum. Ve bir şeyi yapmadan,hele hele bir oyunu sadece kelimelerle ifade etmenin ne kadar zor olduğunu görüyorum.
“T-lere takmışsın sen” dedi çok yakın dostum.
Bana yakın
insanların bile bunu böyle görmesi, şu taktıklarımı, takıntılı halimi bugün biraz daha açık anlatmaya çalışmama vesile oldu.
Aynı zamanda yaptığın iş “marjinal” demişti, ben alternatif
eğitim metotlarını tanıtmak istediğim için. O konuda da haklıydı. Uzun
yıllardır alternatif eğitim hakkında çocuklarımın okul, anaokuluna başlamasıyla
ve alternatif eğitim derneğinin içinde yer almamla, ve annelerin girişimi oyunevimizle, ve "Gel Oyna"ile
epeyce bilgim, tecrübem oluşmuştu. Fakat artık geldiğim nokta şuydu. Türkiye’de alternatif eğitim veren okullar,
bunu bilen anne-babalar yavaş çoğalıyordu, ama bunu topluma yaymak yani özel ve
marjinalden çıkarmak için, okulların öğretmenlerinin de bu metotlardan da yararlanarak eğitimin özenle iyileştirilmesi için çok az çaba gösteriliyordu.
Dolayısıyla mevcudun daha iyileştirilmesi, ya da mevcuda artı değer katacak oluşumların var olması önemliydi. Aksi takdirde özellikle devlet okulu-özel okul arasındaki, ve bunların kendi aralarındaki makas gittikçe açılıyordu, eğitimde fırsat eşitliğini gözardı etmemek gerekiyordu fırsat eşitliği pek güzel bir kelime olmasa da, genelde bilinen bir kavaram). Ayrıca eğitime eleştirel bakabilmeyi, ama alternatif eğitim modelleri ve uygulamalarını da eleştirel gözle ele almamız gerekmekte.
Önce şöyle söyleyeyim. Şu benim T-istasyonundaki “T” harfi
tamamen tesadüf, yapmak istediğimi, iletmek istediğim mesajları aktarabilmek, ve
tabii oynatmak, oyunun sihirli gücünün
anlaşılmasını sağlamak için keyifli bir
anlatım tarzı.
"Bir derste, bir seminerde, bir konuşmada sıcak, olumlu, neşeli,
keyifli ve tabii ki oyunlu bir şekilde bir konuya girersen, ondan sonra ortaya
çıkan katılımcıların da süreçte daha sakin, daha olumlu, daha yaratıcı, daha güvenli, işbirlikçi hareket etmeleri, etkinlik dışına da
taşımaları, sürdürülebilir kılmaları sağlanıyor" denmekte yetişkinler için.
Bugün psikologlar, pedagoglar, sosyologlar benim dediklerimi
belki farklı şekilde anlatıyorlar, ama genelde birbirinden kopuk şekilde. Ben ise oynatıyorum, gösteriyorum ve bunun
dışında da başka bir anlatım dilinin olacağını gösteriyorum, T ile birbirinden
çok farklı gibi görünen birçok olgunun birlikteliğinin anlaşılmasını, kendini
katılım esnasında aktif ve “içinde”
hissetme , kendiliğinden katılımcı olma halinin, etkinlik veya anlatım dışına
da çıkmasını sağlamaya çalışıyorum.
Sorarsınız hedefim bu
muydu, “hayır” cevabım, ama bunun çok küçük bir parçasıydı , 2-3 oyun istasyonu
idi, T ile başlıyorlardı tesadüfen, top, topaç, tangram tek
başına ve topluca oynanan tarihteki en eski oyunlar. Gelişti; tarihi, arka muftağı, toplumsal
faydası benim gözümde hergün daha fazla
değer kazandı, ama sanırım ne anlatmak istediğimi, ne faydası olacağını,
olduğunu pek iyi anlatamadım.
T-istasyonunun farklı oyun, sanat ve zanaat istasyonları var (resimlemiyorum, biliyorum yazıyı çok daha etkin kılacak olmasına rağmen)
Topaç: Tarihi, kelime anlamı, çeşitleri, renkleri,
renklendirmeleri, döndürmeleri, dans ettirmeleri hep oyunun içinde. Kelimelerin köküne de iniyoruz. Kelimeleri şekillerle, tarihle ilişkilendiriyoruz.
Tahta, Testere, Torna: Topaç nasıl yapılıyor? Testere ne
zaman kullanılıyor? Talaş ne işe yarıyor? Bir oyuncak olana kadar kullanılan
ağaçtan (tree) başlayarak, tahtanın önce insan elinde sonra teknik, makine ve teknolojiyle şekillenmesi,
tasarlanması..Tarihten günümüze zanaati mercek altına alma..
Taş, Toprak, Tuğla: Tuğla işlenmiş bir malzeme…Zanaatle.
Taş, toprak, tuğla inşaatta kullanıyor, nefes alan yapılar da konumuz ve bol
bol toprakla, minik tuğlalalarımızla, taşlarla çalışıyoruz ve oynuyoruz.
Tasarımda kalıcı
ürünler tasarlanıyor, tarihteki oyun, oyuncak tasarımlarına yer veriliyor.
Ton, Tını, Tanı ile sesler, renkler, notalar birleşiyor,
doğadaki çeşitlilik gibi, insan çeşitliliği gibi.
Tabiaattan tükettiklerimizde doğanın temposuyla, en doğal
yetişen tohumdan, tarladan, taşıtlarla, tezgaha, tabağa tazelik çeşitli tahmin oyunlarıyla
süsleniyor.
Ve ana istasyonların başka bir çatısı daha var…
.
3 T miz, “tek başına”, “topluca”, “takılarak”
TEK BAŞINA:
“tek başıma (kendi başıma) yapmama yardım et” Maria
Montessori….Adı tarihe Montessori pedagojisi ve Montessori okulları ile geçmiş, İtalya'nın ilk kadın doktoru. Çalışmalarını zeka geriliği olan çocuklarla başlatmış. Soyut-somut ilişkisini kurmak için çeşitli didaktik materyaller geliştirmiş. Burada
özellikle son dönemde Türkiye’de okul öncesi eğitimde popülerleştiğine dikkat çekmek istiyorum. Montessori
pedagojisinden biz de esinleniyoruz, istasyonlar arasında çocuk kendi seçerken örneğin, Montessori okullarında da hangi materyalle ne zaman çalışacağını çocuğun seçtiği gibi. Ama Montessori metodunu da mercek altına alıyoruz. Tabii oyunda değil, T-istasyonunu yetişkinlere anlatırken.
Montessori
pedagojsinde didaktik eğitim materyalleri kullanılıyor, kolaydan zora doğru
çocuklar çalışıyorlar, konsantre oluyorlar farklı yaş grupları ve hatta zihinsel engelliler aynı sınıfta
öğreniyor. Çoğu tahtadan da olsa
yapılandırılmış materyaller bunlar.
“oyun” yok, yerine çalışma deniyor, çocuklar bir öğrenme, çalışma disipli içindeler. Montessori’de, masal da yok .…Rekabet
yok Montessori’de, ama kendi kendinle rekabet etme durumu var. Çalışmak ve özdisiplin hakim, herkes kendi temposuna göre çalışıyor. Çocuğun merak etmesi, harfleri, sayıları da merak etmesine sebebiyet veriyor, çünkü onlardan dokunarak hissedecekleri şekilde sınıfta var. ve hep düzen, çocuklar düzeni seviyor. Ve çabuk okuma yazma sökülüyor. Ama çocuğun erken okuma yazma öğrenmesi yaratıcılığını kısıtlamıyor mu?
Öğretmen gözlemci konumunda.
Notla değerlendirme , ders kitabı yok.
T-istasyonu da bir öğrenme yolu. Ama okul dışında ve
yetişkinlerin de katılabileceği şekide bir öğrenme biçimi, öğretmenlerin de
çocukların eğitiminde değerlendirecekleri. T-istasyonunda ise “oyun” hakim tüm
etkinliklere, ama beş duyunun eğitimi Montessori’deki tek başına öğrenilmesine, yapılmasına
yardımcı oluyoruz.. Ana oyunlarımız ise Tangram türevi akıl oyunları, soma-küp örneğin. Fakat bize Montessori
pedagojisindeki gibi sadece yapılması gerektiği şekilde kullanmıyoruz eğitim
aracını,malzemeyi, onların çok daha farklı şekillerde kullanılmasını, hikayeler de yaratılmasını, fark destekliyor, iletişim becerilerini
güçlendirici şekilde de çalışıyoruz.
Dolayısıyla örneğin “tek başına” istasyonunda çok kullandığımız soma-küp oyunumuz, yetişkinlere “yaşam dönüşümdür” anlatımına veya bir hırsızın parçaları ararken yapılacak şekli veya tuttuğunuz şekli görmeden nasıl tarif edileceğine, bununla hikayeler kurulmasına, hareket edilmesine, oyun, drama katılmasına ama aynı zamanda yetişkinlerin “yaşam dönüşümdür” sözlerinin ucu açık oyun, deneyimlerle birlikte ile ilgili merak edilmesine, yapılanın önemsenmesine dönüşebiliyor. Montessori eğitiminde didaktik materyallerin yaratıcılığı destekleyecek şekilde kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Ve kendi işine konsantre olup, etrafını görememe halinin kötü sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Montessori pedagojisindeki gibi ayrıştırma, yarıştırma, sınıflandırma, şimdiki yaşamla ilişkilendirince toplumsal açıdan fazla yararı olmadığını, hatta niyetle alakalı olarak olumsuz olacağını da görüyorum, bireysel faydanın toplumsal fayda ile birlikte düşünülmesi gerektiğini , ve bireyde özgüven duygusunu geliştireyim derken, onu hem yanlızlığa, ama etrafındakini görememeye, dokunmamaya itebileceğini düşünüyorum. “Faşist İtalya’da Maria Montessori- Helene Leenders ” kitabında da , birçok başka uzman yorumlarında da Montessori ve Montessori pedagojisine eleştirel bakılabiliyor.. Montessori pedagojisinden yararlandığım, çok beğendiğim bir dönem de oldu, buna ait yazım:yaşayarak öğrenme- Montessori
Klarla anlatım:
"Kendi başıma Keşfetmeme Yardım et. Ama bunun için bana Kaynak göstermen gerek. Esin kaynakları, güzel estetik ve oyun değeri yüksek oyuncaklar örneğin, doğa ve sanat. "Ben güzeli, iyiyi tanıyarak büyüyeyim."Kitapları sevdir bana, keyif versin yapılan hem sana hem bana" Akıl küpü olmak istemiyorum. kabullen beni de kendini de olduğun gibi" diyor çocuk.
Dolayısıyla örneğin “tek başına” istasyonunda çok kullandığımız soma-küp oyunumuz, yetişkinlere “yaşam dönüşümdür” anlatımına veya bir hırsızın parçaları ararken yapılacak şekli veya tuttuğunuz şekli görmeden nasıl tarif edileceğine, bununla hikayeler kurulmasına, hareket edilmesine, oyun, drama katılmasına ama aynı zamanda yetişkinlerin “yaşam dönüşümdür” sözlerinin ucu açık oyun, deneyimlerle birlikte ile ilgili merak edilmesine, yapılanın önemsenmesine dönüşebiliyor. Montessori eğitiminde didaktik materyallerin yaratıcılığı destekleyecek şekilde kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Ve kendi işine konsantre olup, etrafını görememe halinin kötü sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Montessori pedagojisindeki gibi ayrıştırma, yarıştırma, sınıflandırma, şimdiki yaşamla ilişkilendirince toplumsal açıdan fazla yararı olmadığını, hatta niyetle alakalı olarak olumsuz olacağını da görüyorum, bireysel faydanın toplumsal fayda ile birlikte düşünülmesi gerektiğini , ve bireyde özgüven duygusunu geliştireyim derken, onu hem yanlızlığa, ama etrafındakini görememeye, dokunmamaya itebileceğini düşünüyorum. “Faşist İtalya’da Maria Montessori- Helene Leenders ” kitabında da , birçok başka uzman yorumlarında da Montessori ve Montessori pedagojisine eleştirel bakılabiliyor.. Montessori pedagojisinden yararlandığım, çok beğendiğim bir dönem de oldu, buna ait yazım:yaşayarak öğrenme- Montessori
Klarla anlatım:
"Kendi başıma Keşfetmeme Yardım et. Ama bunun için bana Kaynak göstermen gerek. Esin kaynakları, güzel estetik ve oyun değeri yüksek oyuncaklar örneğin, doğa ve sanat. "Ben güzeli, iyiyi tanıyarak büyüyeyim."Kitapları sevdir bana, keyif versin yapılan hem sana hem bana" Akıl küpü olmak istemiyorum. kabullen beni de kendini de olduğun gibi" diyor çocuk.
TOPLUCA (TOGETHER):
Topluca
hareket etmek, topluca tasarlamak, topluca üretmek, birbirinin özelliklerini
dikkate alarak, büyük küçük, hangi kültür ve sosyo-ekonomik grubundan
olursa olsun birlikte
üretmek…Oyunlarımızın esasında bu yatıyor, rekabetin olmadığı birlikte hareket
edilen, konuşulan, karar verilen oyunlar..Oyunlarda aynı zamanda "birarada durmak", "etkileşim" "esneklik" "farklı yönlerden bakmak"...yetişkinlerin de katılabildiği çalışmalarda oyunla bu kavramların önemini ve yaşamda uygulama şekillerini aktarabiliyoruz..
Klarla anlatım:
Küresel düşün, yerel davran. Komunikatif ol, kooperatif ol, co-creatifvol. IQ sadece kendin için biir şey ifade etmiyor, WeQ birlikte büyüyelim, birlikte iyiyi, doğruyu yapalım. Karar verirken, kuralları koyarken, kulak ver We(biz) e. Keyifli olsun oyunla, sanatla birlikteliğimiz, örnek olalım.
Klarla anlatım:
Küresel düşün, yerel davran. Komunikatif ol, kooperatif ol, co-creatifvol. IQ sadece kendin için biir şey ifade etmiyor, WeQ birlikte büyüyelim, birlikte iyiyi, doğruyu yapalım. Karar verirken, kuralları koyarken, kulak ver We(biz) e. Keyifli olsun oyunla, sanatla birlikteliğimiz, örnek olalım.
TAKIL
İyiye, güzele takıl.....Aklın takılsın derinine, deş, kurcala, araştır.. Merakını, tutkunu kaybetmek
K Larla anlatım.
Katıl, kat, kazan-kazandır (sadece maddi olarak değil) , öğretirken öğren
İyiye, güzele takıl.....Aklın takılsın derinine, deş, kurcala, araştır.. Merakını, tutkunu kaybetmek
K Larla anlatım.
Katıl, kat, kazan-kazandır (sadece maddi olarak değil) , öğretirken öğren
Bir öğretmenin rol model olduğunu, bir anne-babanın da rol
model olduğunu unutmamak gerek. Waldorf pedagojisinde örneğin anaokulunda öğretmen
güzel bir çalışma yaptığı takdirde (örneğin kestanelerle ya da
tahtalarla süsleme yapmak, ya da ekmek yapmak) çocuklar da katılırlar,
takılırlar. Fakat herbir çocuk kendi karar verir, ne zaman ne şekilde
katılacağına, ne şekilde durup izleyeceğine veya yapacağına…Bizde
“yetişkinlerin oynamaması
yasaktır”, çünkü oyunlarımız aynı zamanda yetişkinler içindir, ve yetişkinler
kendi için de oynadıklarından, oyunda “mış” gibi yapmazlar, ve yetişkinlerin bu
doğal halinden çocuklar olumlu etkilenir. Waldorf pedagojisinde örneğin
öğretmen masada el işi yaparken, ekmek yaparken, çocuklar takılır,
katılılırlar.
İtalya'nın Reggio Emilia bölgesinde oluşan Reggio Emilia yaklaşımında da anaokullarında büyük alanlar mevcuttur, Piazzalar öğretmen ve çocukların, yani yetişkinlerle çocukların buluşma alanlarıdır. Sanatçı estetik, içten çalışır, çocuklar için çok önemli rol modeldirler. Çocuklar iyi ve güzele takılmalırlar, Waldorf'da olduğu gibi.
Ve tekdüzelikten çıkıp, birşeyin daha derinine inmek, tanımak gerek. Yine Reggio Emilia'da öğretmen aynı zamanda "öğrenen" konumundadır.
T ile ilgili:
Baş harfleri tekrarlanacak şekilde metinde kullanmak ...T li sözcükleri kullanmak, “aliterasyon” deniyor,
kelimeleri akılda tutmaya yarıyor. Bunlar kafiyeli sözlerle de olabilir. Burada harfleri, heceleri kullanarak çeşitli oyunlar üretmenin, bu oyunları
evde, yolda, her yerde oynamak için birkaç ipucu veriyorum.
T oluyoruz kimi zaman
tek başımıza vücudumuzla, kimi zaman hep birlikte elele vererek. Tarihe,
takvime gidiyoruz, 12000 yıl önceki ilk tapınak Göbeklitepe ile, taşlarla,
topraklarla örtülen dikilitaşları hayalimizde yaşatıyoruz, tekniğin,
teknolojinin gelişmediği devirlerdeki işbirliğini görüyoruz, tüketime
karşı tüm çeşitliliği içine katarak
üretmek, türetmek, hayal etmek, umut etmek, iyiyi, güzeli düşünmek.”T” ile
anlatılmak istenen, ama bu kimi zaman örneğin M de K da olabiliyor…
İpuçları: .merak, .mekan, .mahalle, muhtar, merkez, meclis, memleket, mandala, mangala
İpuçları: .merak, .mekan, .mahalle, muhtar, merkez, meclis, memleket, mandala, mangala
Celestin Freinet, Sigmund Freud, Friedrich Fröbel..."Fr"lerimiz..psikolojiye, pedagojiye, sosyolojiye damga vuran kişiler...ve Türkiye'de görüşleri, yaptıkları maalesef pek bilinmemekte..
Alternatif eğitim metodlarının tarihi epeyce eski. Tüm bu anlattıklarımı, irdelediklerimi bilimsel araştırmalara, uygulamalara da dayandırmak mümkün, bu bağlamda son günlerde psikiyatrist Prof. Dr. Manfred Spitzer’i, Prof. Dr. Gerald Hüther'i takip ediyorum. Sosyolog Richard Sennett'in "zanaatkar" ve "beraber" kitabı da beni ayrıca etkilemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder