Şule Şenol ve Gel Oyna (T li)
Gel Oyna’nın kurucusu Şule Şenol 1963 yılında İstanbul’da
doğmuştur. 1982 yılında Avusturya Lisesinin Ticaret bölümünü bitirdikten
sonra, Viyana ’ya ziyaret ve ve Viyana Ekonomi Üniversitesinde kısa süreli bir eğitim diye başladığı Turizm
bölümünü babasına söz verdiği gibi kısa sürede bitirip, fakat çabuk dönüş
sözünü tutmayıp, Viyana’da kalmış, ne Turizm ne de Ticaret alanında herhangi bir işte çalışmamıştır. İş hayatında da genelde Viyana’da olduğu sürece de kendisini birçok
defa sosyal projelerin içinde bulmuştur. Viyana’dan sonra eşinin işi
dolayısıyla eski Doğu Almanya’da Halle an der Saale’ye yerleşmiş, kızları
Günsel Şenol Almanya’da ilkokula (Montessori okulu) başlamıştır. 1998 de 1,5 yıl Almanya deneyiminden sonra
ailecek Türkiye’ye memlekete dönme kararı alınmış, dönüşün ardından 2 yıl
geçmeden ikinci çocukları Selin Şenol dünyaya gelmiştir.
Şenol ailesinin hayatında Selin henüz birkaç günlükken
yerleştikleri Alyap sitesi büyük yer
teşkil eder. Nitekim Şule Şenol’un oyunlarla, eğitimle, ahşap oyuncakla olan
serüveni de Alyap sitesinde başlar. İlk ekoloji fuarını düzenleyen Atalayman
ailesi üst komşuları olunca, siteden üç arkadaş Adonis adlı bir grup kurarak
ekoloji fuarına, İzmir’li bir üreticinin ahşap oyuncak ürünleri, zeytinyağı, balmumu gibi
malzemeleriyle katılmışlardır. Daha
sonra Şule Şenol ahşap oyuncak işine yoğunlaşmış, bunun dışında önce site lokalinde
başlatılan çocuklarla oyun grubu çalışmalarını, kiraladığı siteye de çok yakın
olan bir giriş katı dairesinde sürdürmüştür. Böylece sitedeki çocuklar da
“oyunevi” diye adlandırdıkları yere gitmeye başlamış, genç bir öğretmen ile
diğer velilerin de katkılarıyla oyunevi keyifli ama farklı bir öğrenmenin de
gerçekleştiği, tahta ve doğal malzemelerden oyun araçlarının olduğu bir yer
haline gelmiştir. Bkz.
http://www.alternatifegitimdernegi.org.tr/content/view/187/85//
Kar amacı olmayan bir veli inisyatifi oluşmuş, hatta bu
inisyatif bir okul kurma hayallerini de kurmuştur. 2003 yılında Şule Şenol
Almanya’da yaklaşık bir ay süreyle sürekli kalmış, ve orada tahta oyuncaklarla
ilgili araştırma yapmış, ona yol gösteren Peter Haertwig ile tanışmıştır. Ş.Ş.
2005 de Boğaziçi üniversitesinin
düzenlediği ahşap oyuncak girişimcilik
eğitiminde ise koordinatör ve eğitmenlik görevini üstlenmiştir, Peter Haertwig ile birlikte oyuncak tasarımı eğitimi de vermiştir. Hazırlığı ve uygulaması yaklaşık bir
yıl süren eğitim için bazı eğitim
kitapları da oluşturulmuştur.
2005 in temmuz başında ise birçok arkadaşının da içinde
olduğu Oyun Sanat ve Zanaat Derneği kurulmuştur. Dernek kendi
alanlarında çok güzel işler yapan, Ş.Ş.
un da sevdiği, takdir ettiği, derneğin
vizyon ve misyonunu benimseyen, içselleştiren kişilerle kurulmuştur. Aynı sokakta bulunan TOG Pembe EV in Özlem
ablası (Özlem Süer), oyuncak üreticisi Murtaza Salman, Buğday derneği kurucusu ve başkanı Victor
Ananias, Serra Titiz, Betül Işıkkent, Nalan Aslan, Esra Ispalarlı da derneğin
kurucuları olmuştur. 2005 ağustosunda ise Şenol ailesi Süha
Şenol’un ileri derecede kanser teşhisi ile sarsılmış, oyunlar, oyuncaklar,
çocuklar, dernek bir süreliğine duraklama devrine girmiştir. Eşi Süha Şenol aralık ayında öldüğünde büyük kızı 16 ve küçük kızı 5,5 yaşındadır, ve Alman
Büyükelçilik okulundadır.
“kızım Selin ilk olarak eylül ayında başladı Alman
büyükelçilik okuluna, çok az Almanca biliyordu, o zamanlar bu okula o kadar büyük bir talep
yoktu, bir yer boşalınca Selin’i alabiliriz dediler, o döneme kadar Selin Almanca birçok şeyi
anlıyor, fakat kendisi çok az konuşabiliyordu. Dolayısıyla babasının da hasta
olduğu bu dönemde kendi akranları arasında kendisini kendi dilinde ifade
edememesi sorun olabilecekti.
Büyükelçilik okulundaki öğretmen bu konuda uyarmış olsa da, Kindergarten (anaokulu) sorumlusu “Selin bunu başaracaktır” dedi ve Selin’i kabul etti. Ve Selin’in
okul hayatı böyle başladı. Bundan üç ay sonra babasının vefatının hemen
ardından Almanya’dan misafirlerimiz geldiğinde kızımız nasıl becerdiyse sular
seller gibi Almanca konuşur ve kendiliğinden okuma yazmayı sökmüş hale
gelmişti. Demek ki çocuktaki merak duygusu hep var, ve o da öğrenmeye konsantre oldu o dönem.” demektedir Şule
Şenol ve okul öncesinde okuma yazma öğretmenin doğru olmadığını düşündüğünü de
vurgular.
Çocuktaki merak gibi-
bu öğrenme merakı Şule Şenol’da da 2006
dan itibaren tahta oyuncaklara, oyuna, çocuğa yönelik aktivitelere yoğunlaşarak gerçekleşti. Ekolojik pazarlar
kurulduğunda ise oyuncaklar ve oyunlar tezgahta çocuklarla, yetişkinlerle
buluştu. Alternatif eğitimle ilgili bir grup insanın biraraya gelmesi ile de önce Alternatif Eğitim Girişimi daha
sonra da bu girişimin devamı olan Alternatif Eğitim Derneğinin kurucuları
arasında yer aldı , ve daha sonra da uzun bir süre dernekte aktif oldu.
2008 in mayıs ayında ekolojik pazar
olarak Meydan AVMnin davetlisi olarak
Pazar arkadaşlarıyla birlikte 1-19 mayıs arasında o AVM ye renk ve çeşitlilik kattı. Ekolojik
pazarın ardından Meydan’da – hiç aklında yok iken- kendisini bir dükkan açmış
buldu. Real kasalarının ön tarafında faaliyet gösteren bu işletmeye (birçok
kişi o dönem- siz dernek misiniz, oynuyor, oynatıyor, anlatıyorsunuz demiştir)
ad aradı uzun süre, elle cama “oyun atölyesi”, “oyun odası” yazıldı süslü
yazılarla o dönem ona çok yardımcı olan
arkadaşı rahmetli Kemal Uslu ile, Kemal Uslu’nun mekandan, pazardan
çektiği oynayan çocuk fotoğrafları
süsledi henüz ürün azlığından boş kalan dükkan duvarlarını, aynı zamanda gelip oynanması, sohbet edilmesi için açtığı
dükkanın camına Ş.Ş. balmumu peteğinden “gel oyna” yazarak, oynama çağrısı yaptı, açacağı işletmeye ad ararken
bu yazı az Türkçe bilen bir Alman arkadaşının dikkatini çekti, ve
böylelikle ismi “GEL OYNA” oldu, firma açılımı ise “Gel oyna ve Tanı”, çünkü
tanımanın da bir admını oynamaktan geçiyordu.
Gel Oyna halen Meydan AVM’de ve Citys Nişantaşı AVM de etkinlik yaptı bir süre. Meydan AVM/Merter’de de hizmet verdi, fakat daha sonra AVM lerdeki satış ve etkinlik noktalarını kapattı.
“Gel Oyna ile sadece bir mekanda yapmak
istediğimiz, tanıtmak istediğimizin ancak ondabirini tanıtabiliyoruz” der Şule
Şenol “EKO IQ ” dergisindeki bir röportajda, “fortune” dergisinde ise “yapım
gereği iyi bir yönetici değilim, işi tamamen amatör ruhla götürüyorum, kurumsallaşmış,
tamamen kemikleşmiş yapılara fazla yenilik katamıyorsunuz, bu işte gönül bağı
var. Yaptığım işe – ne kazanıyorum, ne kazandırıyorum- diye bakıyorum, ve bunun
karşılığının para olmadığını biliyorum, ama kazandırdığımın da kazandığımın da
parayla ölçülemeyeceğini biliyorum” demekte.
Oyun, Sanat ve Zanaat derneğinin bir amacı da,
mahalleliyi biraraya getirmek, kaynaştırmaktı. Bostancı’daki mekanında da Gel Oyna yetişkin ve çocuğu oyuna
çağırıyor, ve tabii zengin ahşap oyuncak yelpazesini tanımaya, bir de işin arka
mutfağını görmeye, hatta belki ilk ahşap oyuncağınızı üretmeye...
Not: Yine T-ler...T-istasyonunu ise başka
bir yazının konusu olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder