Büyük kızım 1989 da Viyana’da doğmuş ve orada anaokuluna devam etmişti. Almanya’da ise (eski Doğu Almanya)Montessori okulunun 1. ve 2. Sınıfına gitmişti.
Montessori sınıfında farklı yaş gruplarından çocukların olması, herkesin kendi temposuna göre öğrenebilmesi çok güzeldi, yaş gruplarından 1., 2., 4. Sınıf çocuklar vardı sınıfta. Ayrıca ders kitabı da yoktu, ama yardımcı kitaplar vardı.
O döneme ait izlenimlerimi paylaştığım yazı önce 2006 da Zil ve Teneffüs dergisinde, daha sonra da "oyun ve oyuncak" Kış 2017 sayısının dosya editörlüğünü de yaptığım Alternatif Eğitim Dergisinde yayınlandı. Türkiye’ye geldikten sonra “keşke burada da böyle okullar olabilse” dedim. Özellikle Türkiye’de birleşik sınıfların Montessori pedagojisinden büyük ölçüde yararlanacaklarını düşünüyordum. Montessori pedagojisinin de içinde bulunduğu Alternatif Eğitim grubunun içinde yer aldım. Ve 2006 da Alternatif Eğitim Derneğini kurduk. Alternatif eğitimi de ele alan Zil ve teneffüs” dergisinde de “yaşayarak öğrenme” başlığında kızımın gittiği Montessori okulunu anlatmıştım, beni nasıl etkilediğini de.